30 Aralık 2010 Perşembe

GAMZE 'YE

GAMZE ’ye…

Hasret dağ başında sis,
Seven yalnız yar değil…

Gurbet;
Berbat bir ölüm,
Kalacak diyar değil…


’89 ılıca

GAMZE 'YE

29 Aralık 2010 Çarşamba

BİZİM MAHALLE 8

BİLİRMİSİN…

Buğulu camların dibinde mahzun.
Donuk akşam rüzgarının,
Son nefesinde Sen…
Beklerim bir ömür bilir misin?
Gelirim desen…

Bilir misin?
Havalanmaz oldu artık,
Akşam Kuşları…
Kader bile tökezler sevgili,
Çıkılmaz bu bahtın,
Bu yokuşları…

01 Mart ‘80

BİZİM MAHALLE 7

ESKİ KONAK…

Eski konağın penceresi,
Ocak sönenden beri,
Serçeleri kovar
Pervazlardan…

İster Konağın halini dinle
Serçelerden.
İstersen Hocaları dinle
Beynamazlardan…

Zara’83

BİZİM MAHALLE 6

MIZRAP…


İşte o mızrap benim,
Yüreğinize tel, tel vuruyorsa…

O sevda benimdir dostlar;
Bir koku,
Bir başörtüsünde,
Yıllarca duruyorsa…


Edip Kaymak…

BİZİM MAHALLE 5

NİNE…


Hey ihtiyar nine
Yalnızlık çok zor diyorsun.
Akşamları;
Bize misafir gelsene…

Edip Kaymak…

BİZİM MAHALLE 4

NEVİN…

Kargalar;
Nevin geçerken ötün.
Uyanayım…
Bir yanda uyku,
Bir yanda Nevin.
Hangisine dayanayım…

BİZİM MAHALLE 3

HANİFE HATUN ’un DULLUĞUNDA…


Sahibin gitti gideli,
Nasılda öğrendin bak.
Yastıkların konuşmadığını,
Resimlerin dil bilmediğini…

Geceler öğretir insana…
Yalnızlığın çekilmediğini…

Şöyle veya böyle;
Elbet gelecek sonu hayatın…
Maziyi bıraksan da,
Öksüz bırakma erikleri,
Hanife Hatun…

’85 zara Edip Kaymak…

BİZİM MAHALLE 2.

HANİFE HATUN…

Sende gittin öylemi,
Gelmemi beklemeden…
Gerçi böylesi daha hayırlı ,
Sürünerek ölmeden…

Birkaç tutam tel vardı saçında siyah.
Bilmem ki;
onlarda ağardı mıydı…
Acelen neydi ki Hanife Hatun,
Sabri Emmi;
gel diye çağırdı mıydı…

Yalan söylemeyim,
Hiç ağlamadım arkandan hiç.
Bizde aynı yolda yolcuyuz ya…

Yalnız;
Eriklere su yürüdüğü bir gece,
Sizin için içtim.
Komşuyuz ya…

3 şubat’86 Zara.

BİZİM MAHALLE.1

BİR SİSLİ YOKUŞ…

Bir sisli yokuştan çıkılır
Evimize…
Tokmaklarında ahşap kapıların,
Huzuru bulursunuz.
Tanıdık çehreler karşılar,
Güler bize…

Eskimiş pervazlarına çiğ düşmüş.
Anamın seccadesine Nur…
Bir sisli yokuştan çıkılır evimize,
İnsan huzurdan yorulur…


Kestane ağaçlarını bilmeyiz biz.
Sedirlerimizde basmalar örtülü.
Kırlangıçlarımız vardı saçaklarda,
Zamansız mevsimlere alışamadılar,
Öldüler…

Bilemediler soğuktan ölmek suçmuş…
Ölüm neyler ki bize,
Gözyaşı niye ki;
Gidenlerin arkasından.
Almak için yaratmış…

Ha bir Ud sesi gelmiş içerden,
Ha kapıyı Anam açmış…

Pusat ‘85

21 Ağustos 2010 Cumartesi

AMA NE KOMŞULAR…1

Evin caminin yanında olmayacak,

Mezarlığın yanında asla.

Yaşlı;ölümü bekleyen

Komşuların da olmayacak.

Komşun şen-şakrak olacak.

Arada bağıracak yıldızlara;

“heeeeyyt lan “ diye.

Mesela; Kümesi olacak.

Tavuğu olacak,Horozu olacak;

Zaman lı,zaman sız ötse de…


Her sala verilişinde;

Bir bıçak saplansa da zihnine,

Yaşam sevincin bitse de…


Her gün batımında mezarlıklar da;

Hayat devam eder.

Ölüyü;sahipleri gömüp gitsede…


Yaşlı,yatalak komşuna sahip çık.

Arada bir çorba götür,su götür.

Gönlünü al,hoş tut.

Nasılsa yakında ölüm alacak;

Herkes başucunda nöbet tutsa da…

…velhasıl…

Bu hüzün bize şart mı?

Acının başka mahallesi yok mu…

Zaten şehrin karanlıkları,bizi boğuyor.

Bize küçücük “Şen Sokak” çok mu…

KARANLIĞIN KUŞLARI…1…

Lanetleri yağdıran sen misin geceleri.

Senide mi kandırdılar karanlığın kuşları…

Yazık;

Çok seviyordum Ay ışığını ve seni.

Seni demi yordular Bahtımın yokuşları…


Ateşten dualar mı okudun gözlerime,

Kör olsak bir çift gülü solar gibi bil…

O dediğin ateşler yakmaz ki bizi,

Sen bizi boz bulanık sular gibi bil…


Ay ışığında kül döksem ırmaklara ben.

Yaprakları savursam sulara karşı,

Bizi;

Gurbetlere gelin salar gibi bil…


Sen dağ başlarını bilir misin ki;

Yıldızların asıldığı kandiller gibi yüce.

Süründürür gibi uzakta sanki,

Sen bizi Serdengeçtiler gibi,

Sen bizi ölümün kapısını çalar gibi bil…


Yetmez mi bunca yıldır ağarttın saçlarımı.

Senden gelen sitemi dönderi yorum sana…

Daha ne istiyorsun bilmedim ki vefasız,

Kan çanağı bir çift göz gönderiyorum sana…


08’aralık’2006