31 Ağustos 2015 Pazartesi
İLİCE YILLARI...
KARANLIĞIN
KUŞLARI
Lanetleri
yağdıran sen misin geceleri.
Senide mi
kandırdılar karanlığın kuşları…
Yazık;
Çok
seviyordum Ay ışığını ve seni.
Seni demi
yordular Bahtımın yokuşları…
Ateşten
dualar mı okudun gözlerime,
Kör olsak
bir çift gülü solar gibi bil…
O dediğin
ateşler yakmaz ki bizi,
Sen bizi
boz bulanık sular gibi bil…
Ay ışığında
kül döksem ırmaklara ben.
Yaprakları
savursam sulara karşı,
Bizi;
Gurbetlere
gelin salar gibi bil…
Sen dağ
başlarını bilir misin ki;
Yıldızların
asıldığı kandiller gibi yüce.
Süründürür
gibi uzakta sanki,
Sen bizi
Serdengeçtiler gibi,
Sen bizi
ölümün kapısını çalar gibi bil…
Yetmez mi
bumca yıldır ağarttın saçlarımı.
Senden
gelen sitemi dönderi yorum sana…
Daha ne
istiyorsun bilmedim ki vefasız,
Kan çanağı
bir çift göz gönderiyorum sana…
08’aralık’86
Edip Kaymak…
UĞURLARKEN GURBETE
1…
Saçların
ıslakken, Ben kurutayım.
Ben
öpeyim gözlerinden;
Ağlarken…
Avucumda
sıkıp,
Bembeyaz
mendilleri.
Bırak;
Bende
ağlayım,
Gurbete
uğurlarken…
Böyle
gidermiş bu mevsimler.
Artık;
Durulacağı
yok denizlerin.
Bu
dalgalar hep üstüme,
Hep
üstüme yağar bu yağmur.
Ahmak
ıslatırcasına…
Artık
ıslatmasın beni.
Bahtımı
sırılsıklam eden;
Ne varsa bitsin.
Bitsin
bu uzaklardaki olmazlık.
Bitsin
bu yolculuk,
Bitsin
bu sefer.
Hep
leyli meccani,
Hep
seyrüsefer.
Yanıbaşım
da hep,
Kan
dolu gözyaşların.
…ve
virane gönlün;
Hep
sırtımdaymışcasına…
Leyli
Meccani gidenler;
Dalgaların
kenarından geri dönsünler.
El
sallasınlar geride bıraktıklarına.
El
sallasınlar sanki ben ordayım gibi.
San
ki;
Ben
hep rıhtımdaymışcasına…
Keşke
o Kör Talih’i,
Birine
satsaymışım…
Keşke;
Görmeseymişim
seni,
Uğurlarken
gurbete.
Keşke;
Ağlayan
gözlerini kapatsaymışım…
UZAK SEVDALAR...
UZAK
SEVDALAR…
Uzak
sevdaların kanadı mı var;
Uçacak,
uçacak sana gelecek…
Her
gece hüzün mü basar insanı;
Kaçacak,
kaçacak sana gelecek…
Gözünden
kan aksa, gönlünden hasret.
Arada
dağlar var, Gurbet misali.
Kapı
bir komşumu sandın ki o nu,
Çıkacak,
çıkacak sana gelecek…
Dr.
Edip Kaymak.
SENİN ŞU FALCILAR...
SENİN ŞU FALCILAR…
Senin şu falcılar,
Senin şu halin
Çıkacak kısmet mi var?
Çıkar mı dersin
Talihin en körü
Zaten bendeymiş
Kör talih bu bentleri yıkar mı dersin?
Senin şu falcılar kandırdı beni;
Bir sesin peşinden koşar gibiyim,
Bir göz pınarında yaşar gibiyim…
Bir sesin peşinden koşar gibiyim,
Bir göz pınarında yaşar gibiyim…
Dolambaçlı yolların sonunda
Sen mi varsın ki;
Hıçkıra ,hıçkıra yola çıkalım…
Ne zaman rast gitti bendeki talih,
Kadere.kısmete,fala çıkalım…
Sen mi varsın ki;
Hıçkıra ,hıçkıra yola çıkalım…
Ne zaman rast gitti bendeki talih,
Kadere.kısmete,fala çıkalım…
SAHİPSİZ SEVDALAR...
SAHİPSİZ
SEVDALAR…
Ben kan ter
içindeyim geceleri.
Sen alır
başını gidersin…
Hep Turna
salarlar yarin yanına,
Sana ne göndereyim ,
Neyi
seversin…
Bu
bekleyiş, bu çile
Bir gün
biter mi bilmem…
Beni
kahreden hayaller,
Sana yeter mi
bilmem…
Sana dağ
havaları getireyim.
Köpüğün suda yüzüşü gibi.
Ardıç
Kuşlarının kanatlarından,
Şundan, bundan
Ne bileyim…
Bırak
Çamsakızını, Çoban armağanını
Beni iste de
geleyim…
Edip
Kaymak…
30 Ağustos 2015 Pazar
YALAN…
Ben Köroğlu
nu tanırım,
Bilirim
Reyhan Arabı.
Köse Kenan
dostumdur.
Yıllarca
sakladım kel olduğunu,
Ayvaz
sırdaşım.
Güllünün
sevdasını söylemem.
Vefadan yanıp kül olduğunu.
Turnaları
gökte bekleyen benim,
Köroğlu nu
dağda saklayan benim.
Benim;
Ona bir
koyun vermeyen çoban…
Yalan Bolu beyi,
Köroğlu
yalan…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)