10 Aralık 2015 Perşembe

GÜLAĞA KİRVEM…

İhtiyar;
Kör bir çobanın,
Bir eline değnek verip,
Öbür elinden de tutarak;

Son isteği bu olduğu için,
Zara nın köse dağına çıkaracağım…
o hissettiklerini bana,
ben gördüklerimi ona anlatacağım…

bir kör,
bir çoban,
bir gökyüzü ve Gülağa Kirvem.
O İzoluyu anlatacak,
Ben dumanı ,sisi,ve Bayırkuşlarını.

Hayat böyle.
Dizinde derman olmayanların ,
Yürekleri nasıl da koşarmış…
Hayallerin dağlarında,

Kör çobanlar nasıl da yaşarmış…

28 Kasım 2015 Cumartesi

Sen;
Benden gittikten sonra,
Hüzünlü bir şarkıydın.
Rüyalarım bile soğuktu.
Zemheriydin,karabasandın,karakıştın…
Kasvetli bir güz gecesinde;
Soğuk Sivas ın,
Soğuk bir kış gecesinde,
Soğuk bir otel odasında,
Yapayalnız,beş parasız,terk edilmiş,
…ve çaresiz.
Benden giderken,
Hayallerimi çalan,
Umutlarımı tırpanlayan yine sendin.

Ölülerin çenelerini bağlarlar ya;
Suskunluğum öylesineydi.
Çetin kaya da ki posta treni vardı ya,
Onun yalnızlığı gibiydim.
hani şu Zara da,
lapa lapa yağan kar vardı ya,
umursamaz.
Onun gibiydim artık.

Sonra avcılar;
Anne geyikleri vurmadan gittiler.
Zebaniler;
Ölülerin çenelerini çözüp kaçtılar.
Leyla ile Mecnun kavuştular.
Gün doğdu hapishanenin en ücra hücresine.
Kız kuşlarının yavruları,
Yumurtadan çıktılar.
Bahar geldi cümbür cemaat.
Umutlarımız yeşerdi.
Suyun toprakla buluşması gibi buluştuk.
Umutları olanlar;
Hayat boyu koşarmış…
Aşkı birkez yakalayan;
Hayat boyu yaşarmış

                                27 kasım 15.mersin.

14 Kasım 2015 Cumartesi

31 Ağustos 2015 Pazartesi

ARKADAŞLARIMDAN....


İLİCE YILLARI...



KARANLIĞIN KUŞLARI


Lanetleri yağdıran sen misin geceleri.
Senide mi kandırdılar karanlığın kuşları…
Yazık;
Çok seviyordum Ay ışığını ve seni.
Seni demi yordular Bahtımın yokuşları…

Ateşten dualar mı okudun gözlerime,
Kör olsak bir çift gülü solar gibi bil…
O dediğin ateşler yakmaz ki bizi,
Sen bizi boz bulanık sular gibi bil…

Ay ışığında kül döksem ırmaklara ben.
Yaprakları savursam sulara karşı,
Bizi;
Gurbetlere gelin salar gibi bil…

                                               
Sen dağ başlarını bilir misin ki;
Yıldızların asıldığı kandiller gibi yüce.
Süründürür gibi uzakta sanki,
Sen bizi Serdengeçtiler gibi,
Sen bizi ölümün kapısını çalar gibi bil…

Yetmez mi bumca yıldır ağarttın saçlarımı.
Senden gelen sitemi dönderi yorum sana…
Daha ne istiyorsun bilmedim ki vefasız,
Kan çanağı bir çift göz gönderiyorum sana…

                                            08’aralık’86

                                            Edip Kaymak…
UĞURLARKEN   GURBETE
               1…

Saçların ıslakken, Ben kurutayım.
Ben öpeyim gözlerinden;
Ağlarken…

Avucumda sıkıp,
Bembeyaz mendilleri.
Bırak;
Bende ağlayım,
Gurbete uğurlarken…

Böyle gidermiş bu mevsimler.
Artık;
Durulacağı yok denizlerin.
Bu dalgalar hep üstüme,
Hep üstüme yağar bu yağmur.
Ahmak ıslatırcasına…

Artık ıslatmasın beni.
Bahtımı sırılsıklam eden;
 Ne varsa bitsin.
Bitsin bu uzaklardaki olmazlık.
Bitsin bu yolculuk,
Bitsin bu sefer.

Hep leyli meccani,
Hep seyrüsefer.
Yanıbaşım da hep,
Kan dolu gözyaşların.
…ve virane gönlün;
Hep sırtımdaymışcasına…

Leyli Meccani gidenler;
Dalgaların kenarından geri dönsünler.
El sallasınlar geride bıraktıklarına.
El sallasınlar sanki ben ordayım gibi.
San ki;
Ben hep rıhtımdaymışcasına…

Keşke o Kör Talih’i,
Birine satsaymışım…
Keşke;
Görmeseymişim seni,
Uğurlarken gurbete.
Keşke;

Ağlayan gözlerini kapatsaymışım…

UZAK SEVDALAR...

UZAK SEVDALAR…


Uzak sevdaların kanadı mı var;
Uçacak, uçacak sana gelecek…
Her gece hüzün mü basar insanı;
Kaçacak, kaçacak sana gelecek…


Gözünden kan aksa, gönlünden hasret.
Arada dağlar var, Gurbet misali.
Kapı bir komşumu sandın ki o nu,
Çıkacak, çıkacak sana gelecek…

                                        

                                        Dr. Edip Kaymak.

SENİN ŞU FALCILAR...

SENİN ŞU FALCILAR…  

Senin şu falcılar,
Senin şu halin
Çıkacak kısmet mi var?
Çıkar mı dersin
Talihin en körü
Zaten bendeymiş
Kör talih bu bentleri yıkar mı dersin?

Senin şu falcılar kandırdı beni;
Bir sesin peşinden koşar gibiyim,
Bir göz pınarında yaşar gibiyim…

Dolambaçlı yolların sonunda
Sen mi varsın ki;
Hıçkıra ,hıçkıra yola çıkalım…
Ne zaman rast gitti bendeki talih,
Kadere.kısmete,fala çıkalım…

SAHİPSİZ SEVDALAR...


SAHİPSİZ SEVDALAR…

Ben kan ter içindeyim geceleri.
Sen alır başını gidersin…
Hep Turna salarlar yarin yanına,
Sana ne  göndereyim ,
Neyi seversin…

Bu bekleyiş, bu çile
Bir gün biter mi bilmem…
Beni kahreden hayaller,
Sana yeter mi bilmem…

Sana dağ havaları getireyim.
Köpüğün  suda yüzüşü gibi.
Ardıç Kuşlarının kanatlarından,
Şundan, bundan
Ne bileyim…

Bırak Çamsakızını, Çoban armağanını
Beni iste de geleyim…

                                    Edip Kaymak… 

30 Ağustos 2015 Pazar

bizim bekleyen eski evlerimiz...


ahde vefa....


                                       YALAN…

Ben Köroğlu nu tanırım,
Bilirim Reyhan Arabı.
Köse Kenan dostumdur.

Yıllarca sakladım kel olduğunu,
Ayvaz sırdaşım.

Güllünün sevdasını söylemem.
Vefadan  yanıp kül olduğunu.

Turnaları gökte bekleyen benim,
Köroğlu nu dağda saklayan benim.
Benim;
Ona bir koyun vermeyen çoban…
Yalan Bolu beyi,

Köroğlu yalan…
                       BEŞ BALIK

Gidişimiz yıllar önce başladı.
Uyku ağırdan düşerdi üstümüze,
Kar hayal-meyal yağardı…
Beyazı hep sevdadan bildiler,
Benimki yalnızlıktan ağardı…

Uzak diyarları severdik ya;
Ondandır,
‘’Uzak sevdalara’’ kul olduğumuz…
Yari hasrete götürdüğünden dir,
Uzaklara,

Uzaklara yol olduğumuz…

11 Mayıs 2015 Pazartesi

GÜLBEYAZ İLK DEFA
GÜLBEYAZ …2
Günlerden birgün,
vakitlerden bir akşam üstü…
bağırarak sevdiğimi söyledim arkasından;
bana küstü…
yeni söküyordu okumayı tanıştık…
bir silgi verdim Gülbeyaz’a barıştık…
Gülbeyaz bağa sevdalı,
ben Gülbeyaz’a…
bağa gömdük sevdamızı;
çiçek açar gül serpilir gelecek yaza…
ağır ağır gelip çöken hüzünler,
sarı yaprak benzimizden okunur…
gazel desen ağlar,
güz desen olmaz.
“EYLÜL” bile sevdiğime dokunur…

Yollar bile tanır başındaki yemeniden,
Yıkar yıkar sarar başına bilirim “benden hediye…”
Kahrolan duygular sulu sepken,
Soyunur serpilir gözyaşlarıma…

“…
Aklına bir şey gelmesin,
Girmesin şeytan uykularına.
Kimbilir…
Bu yürek yaprak dökümünü,bağ bozumunu,
Bir de seni bilir…”

Bir serçe kanat çıpsa kuşburnudan,
Küçücük yüreği de çırpınır;
“Benim diye…”
                                                      Edip KAYMAK

İLK DEFA...

GÜLBEYAZ... 

GÜLBEYAZ …1
Bağ bozumu;
Kahrolan duygular sulu-sepken;
Soyunur serpilir gözyaşlarıma…
“…
Dallar çırılçıplak kaldığı zaman,
Dağları tipi tutar.
Ayrılığın kuşları üçer-beşer…
Güllere gönüllere bozartı düşer…”

Yanar o zaman Gülbeyaz;
Ufuklar belenir küle…
Dolu gözler sesi boğuk,bir başka.
Ağlar duldalarda için için,
geleceğimi bile bile…

çiseleyen yağmurun kokusu barut,
bağ yollarında sırılsıklam bir güzel.
Saçları sırma belikli dal,dal.

Bizim Gülbeyaz…